Rumi takvimde kaç ay var ?

Kaan

New member
Rumi Takvimde Kaç Ay Var? Sosyal Faktörlerle İlgili Bir Bakış

Arkadaşlar selam,

Takvim deyince çoğumuzun aklına doğrudan “Ocak, Şubat, Mart” geliyor ama aslında tarihte kullanılan takvimler hem hayatın düzenini hem de toplumsal yapıları etkileyen ciddi araçlar olmuş. Ben Rumi takvimle ilk karşılaştığımda “tamam işte Osmanlı’nın kullandığı bir takvim” deyip geçmiştim. Fakat işin içine girdikçe, bu sadece bir hesaplama yöntemi değil, sınıfsal, toplumsal ve hatta cinsiyetler arası farklılıklara da yansıyan bir sistem olduğunu fark ettim.

Peki “Rumi takvimde kaç ay var?” sorusunun cevabını bilmek, sadece tarih merakı mıdır, yoksa toplumsal yapıların nasıl şekillendiğini anlamak için bir kapı mı? Gelin birlikte bakalım.

Rumi Takvimde Kaç Ay Var?

Rumi takvim, Osmanlı’da 19. yüzyıldan itibaren mali işlerde kullanılan bir sistemdi. Esas olarak güneş yılına dayanırdı ve Gregoryen takvimle benzerlik gösterirdi. Dolayısıyla Rumi takvimde de 12 ay vardı: Mart, Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül, Teşrinievvel (Ekim), Teşrinisani (Kasım), Kânunuevvel (Aralık), Kânunusani (Ocak) ve Şubat.

Buradaki fark, yılın başlangıcının Mart olmasıydı. Yani Rumi yıl, 1 Mart’ta başlar, 28 Şubat’ta biterdi. Bu küçük gibi görünen fark, aslında toplumsal düzenin birçok alanını etkileyen bir detaydı.

Sınıf Faktörü: Vergiler ve Ekonomi

Rumi takvimin kullanılmasının temel nedeni, Osmanlı’da mali işleri düzene sokmaktı. Vergi toplama, maaş ödeme, tarım ürünlerinin hesaplanması gibi işler için güneş yılına uygun bir sistem gerekiyordu. Hicri takvim, ay yılına dayandığı için bu tür ekonomik düzenlemelerde sorun yaratıyordu.

– Üst sınıflar: Bürokratlar ve yöneticiler için Rumi takvim, devlet gelir-giderlerini düzenli takip edebilmenin aracıydı. Onlar için “ayların sayısı” basit bir hesap değil, devletin kasasını dengelemenin yoluydu.

– Alt sınıflar: Köylüler ve emekçiler içinse bu takvim, ödeyecekleri verginin zamanını belirliyordu. Yani 12 ayın düzeni, doğrudan onların yaşamına yansıyan bir sınıfsal baskı unsuruydu.

Buradan bir soru çıkıyor: Sizce bir takvim sadece zamanı mı ölçer, yoksa toplumsal sınıflar arasındaki güç ilişkilerini de mi düzenler?

Toplumsal Cinsiyet: Kadınların ve Erkeklerin Farklı Deneyimleri

Kadınlar açısından bakıldığında, Rumi takvim günlük hayatın pratik düzenini belirliyordu. Kadınların çoğu, özellikle köylerde ve şehirlerde ev içi üretimden sorumluydu. Takvim, onların ekim-dikim zamanlarını, pazar günlerini, dini bayramlarla mali yükümlülüklerin kesiştiği günleri organize ediyordu.

– Kadınların empatik yaklaşımı: Kadınlar bu süreci genelde “hayatın ritmi” üzerinden deneyimledi. Çocukların eğitim dönemi, pazar zamanı, hasat vakti… Hepsi 12 aylık bu düzenin içindeydi. Kadınların toplumsal gözlemleri, takvimi sadece “zaman sayacı” değil, “hayatın döngüsü” olarak görmelerine neden oldu.

– Erkeklerin çözüm odaklı yaklaşımı: Erkekler içinse mesele daha çok iş ve düzenle ilgiliydi. Rumi takvim, devletle ilişki kurarken, vergi verirken ya da resmi işlerini yaparken kullandıkları pratik bir araçtı. Erkeklerin bakışında takvim, “işlerin tıkır tıkır yürümesi için çözüm”dü.

Bugün düşündüğümüzde bile kadınların zamanı daha çok sosyal ilişkilerle, erkeklerin ise iş/çözüm odaklı değerlendirdiğini görmüyor muyuz?

Irk ve Etnik Kimlik: Osmanlı’nın Çeşitliliğinde Takvim

Osmanlı, çok farklı etnik grupların bir arada yaşadığı bir imparatorluktu. Türkler, Araplar, Kürtler, Rumlar, Ermeniler, Yahudiler ve daha niceleri aynı toprakları paylaşıyordu. Ancak takvim, bu farklı grupların gündelik hayatını ortaklaştıran unsurlardan biriydi.

– Gayrimüslim cemaatler kendi dini takvimlerini kullanmaya devam ettiler, ama devletle mali ilişkilerde Rumi takvime uymak zorundaydılar. Bu, onların kimliklerinde bir tür “çifte takvim” yaşantısı yarattı.

– Etnik azınlıkların gündelik hayatında Rumi takvim, bazen “resmi zorunluluk”, bazen de “pratik kolaylık” olarak algılandı.

Peki sizce bu zorunluluk, Osmanlı’daki etnik grupları daha çok bütünleştirdi mi, yoksa farklılıklarını derinleştirdi mi?

Günümüzle Bağlantı: Takvim ve Sosyal Düzen

Bugün artık Rumi takvimi aktif olarak kullanmıyoruz. Ancak düşünün: modern Gregoryen takvim de aslında aynı işlevi görüyor. İş dünyası, eğitim dönemi, vergiler, maaşlar, tatiller… Hepimizin hayatı 12 ayın düzeniyle şekilleniyor.

– Kadınlar, takvimi daha çok aile içi planlar ve sosyal etkinlikler açısından yorumluyor.

– Erkekler, takvimi iş dünyası, resmi evraklar ve hedefler açısından değerlendiriyor.

– Sınıfsal açıdan bakıldığında, tatil planı yapabilenle günübirlik çalışan arasında takvimin anlamı hâlâ çok farklı.

Demek ki takvim sadece “hangi aydayız?” sorusuna yanıt vermiyor; aynı zamanda toplumsal eşitsizliklerin ve ilişkilerin nasıl yaşandığını da gösteriyor.

Forum İçin Tartışma Soruları

– Sizce bir takvim sadece zamanı ölçen teknik bir araç mıdır, yoksa toplumsal güç dengelerini şekillendiren bir mekanizma mı?

– Kadınların zamanı sosyal ilişkiler, erkeklerin ise iş ve çözüm üzerinden yorumlaması hâlâ geçerli mi?

– Rumi takvimin etnik gruplar üzerindeki etkisi sizce bütünleştirici miydi, yoksa ayrıştırıcı mı?

– Günümüzde kullandığımız takvim, sınıfsal farklılıkları nasıl görünür kılıyor?

Sonuç: Takvimden Fazlası

Sonuç olarak, Rumi takvimde 12 ay vardı; ama mesele sadece sayıdan ibaret değildi. Bu 12 ay, verginin zamanını, hasadın gününü, bayramın tarihini, devletin düzenini belirleyen bir çerçeveydi. Aynı zamanda kadınların empatik gözünden sosyal hayatın ritmi, erkeklerin çözüm odaklı bakışında ise mali düzenin garantisiydi.

Takvim, toplumsal cinsiyet, sınıf ve etnik kimlik gibi faktörlerle kesiştiğinde aslında hayatın ne kadar çok yönlü olduğunu bize hatırlatıyor. Hepimiz aynı 12 ayı yaşıyoruz, ama o 12 ayın anlamı sınıftan sınıfa, cinsiyetten cinsiyete, kimlikten kimliğe değişiyor.

Peki siz, takvimi daha çok hangi gözle görüyorsunuz: işlerin çözümü için mi, yoksa hayatın akışını paylaşmak için mi?

Kelime sayısı: ~870